Salat;
yani Allahu Teâla’dan rahmet, meleklerden istiğfar, müminlerden dua, selam;
yani dünya ve ahiretin meşakkatlerinden kurtulup, emin olmak Peygamberimizin
(Sallallahu aleyhi ve sellem), Sahabe-i kiramın (Radıyellahu anhüm) ve kıyamete
kadar Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) Efendimiz’e ihsan (iyilik)
ile tabi olanların (uyanların) üzerine olsun.
Bu
risale henüz arapça okumaya başlamamış olan, Kur’an talebeleri dikkat-i
nazar’a alınarak hazırlanmıştır.
Siyer-i
Nebi; Peygamberimiz’in (Sallallahu aleyhi ve sellem) hayatı bölümü,
meseleler’in iyice kavranması için, kısa ve öz olarak hazırlamıştır.
Allahu
Teâla, cümlemizi istikâmetten, habibinin ve dostlarının yolundan dünyada
ve ahirette ayırmasın. Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem)
Efendimiz’in şefatine nâil eylesin. Amin!
Din,
Allahu Teala tarafından konulmuş ilahi bir kanun olup, akıl sahiblerini
kendi istekleri ile her iki cihanda huzura kavuşturan ilahi bir nizam dır.
Hak
din, muharref din ve batıl din. Bu dinlerin içinde hak dinden başka hiç
biri geçerli değildir. Çünkü hak din diğerleri gibi uydurma ve değiştirilme
değildir. İslam dini hak dindir.
İslam
dinin özelliği dünyada huzur ahirette ise eminliktir. Bu din Adem
Aleyhisselam’dan Peygamberimiz Muhammed Aleyhisselam’a kadar olan bütün
peygamberlerin dinidir.
Bütün
peygamber gönderildikleri kabilelerini İslam dininin temel inancında olduğu
gibi bir olan Allah’a ibadet etmeyi tebliğ etmişlerdir.
İslam
dini kendinden önceki dinlerin hükmünü kaldırmış ve kıyamete kadar geçerli
olan dindir. Bu Allah katında da böyledir.
İslam
dinin diğer dinlerden olan özelliği, onun son din olması, bütün insanlığa
gönderilmiş olmasıdır.
Dinimiz
her akıllı insanın uyacağı ve rahatlık la kurallarını uygulayacağı
bir dindir.
Bu
dinde zorluk va aşırıcılık yoktur. İslam dininde yolculara, hasta
olanlara, gücü yetmeyen yaşlılara kolaylık tanınmıştır.
İslam
dini sevgi, huzur ve barış yanlısı olan bir dindir.
Dinimiz;
İman, Amel, ve Ahlak olmak üzere üç kısımdır.
İman;
Allah’tan Peygamberimize gelen her şeyi tasdik etmektir.
Amel:
İnanılanla amel etmektir.
Ahlak:
İnsanın tabiatına yerleşen huylardır. Bu huyların en güzel olanı en
makbul olanıdır.
İslam’da
şer’i hükümlerin dört ana kaynağı vardır ki bunlar şunlardır:
Kitap:
Allah tarafından peygamberimiz Mu-hammed (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)e vahiy
yoluyla 23 se nede indirilen ve günümüze kadar bir harfi bile bozulmadan
gelen Kuranı Kerim’dir. İslam dinininde bütün hükümler ona dayanılarak
verilir.
Sünnet:
Peygamber Efendimizin mübarek sözleri işlemiş olduğu şeylerdir.
İcma:
Peygamberimizden sonra Ashabı Kiram’ın ve sonra gelen asırlarda yetişen
islam müc tehidlerin birleştiği meselelerdir.
Kıyas:
İllet benzerliği sebebiyle sabit olan bir hükmü ayet ve hadisle sabit
olmayan, başka bir hükümle kıyaslamaktır.
İman:
Sözlükte inanmak ve tasdik etmek manalarına gelir.
Şeriatta
ise;
Peygamberimizin (Sallallahu aley hi ve sellem) Allah’tan getirdiği bütün
meselelere kalb ile tasdik dil ile ikrar etmektir.
İnanç
yönünüden insanlar, Mü’min, Kafir, Münafık olamak üzere üç kısma
ayrılırlar.
Mümin:
Allah’ın varlığı ve birliği başta olmak üzere, Peygamberimiz’e ve
onun getirdiği her şeye inanan ve inandığını ikrar eden kimseye denir.
Kafir:
İnanmayan ve inanmadığını söyleyen kişiye denir.
Münafık:
Kalbi ile inanmayan fakat dili ile inandığını söyleyen kişiye denir.
İmanın
sahih ve kabul olması için bir takım şartlar gereklidir bunlar:
Şüphe
halinde olmamak, dini hükümlerle alay edip hafife almamak, dalga geçmemek,
inkar sözleri ve davranışlarda bulunmamaktır.
İmanın
olması için ilk söylenecek söz Kelime-i Şe hadettir.
Bu
sözü:
اَشْهَدُ
اَنْ لاَ
اِلَهَ
اِللهْ
وَاَشْهَدُ
اَنَّ
مُحَمَّدٌ
عَبْدُهُ
وَرَسُولُهْ
demeyen
müslüm
olmaz.
İmanın
şartları 6’dır.
Allah’a
ve onun birliğine inanmak.
Her
aklı başında olan insanın yaratıcısını tanı mak ve ona inanmak farzdır.
İnsan
için evvela kendi varlığından başlayarak kainatın tamamını, göklerde
ve yerde var olan şeyleri ibretle büyük bir dikkatle düşünüp
incelemesi, bunları yaratan büyük bir gücün oldu ğunu idrak etmesi için
yeter.
Herşeyin
yaratılışında büyük bir incelik harukulade bir dengelik vardır. Kulluk
görevimizin gereği yaradanımızın varlığı bilmek, sıfatlarını ve
isimlerini tanımak ve o şekilde inanmaktır.
Allah
birdir. Başlangıcı ve sonu yoktur. Allah yarattıklarında hiç birine
benzemez. Allah’a bu şekil inanan gerçek imanın değerini kazanır.
Allah’ın
sıfatları 14 tanedir.
Vücud:
Var
olmak demektir. Allahu Teala vardır ve sıfatlarıyla muttasıftır. Şu
kainatın yaratıcısı vacib-ül vücuddur. Onun var olması zatidir, ezeli
dir, ebedidir.
Vacibül
vücüd olan bir Allah olmasaydı, hiç bir şey olmazdı. Ve Allah için
yokluk düşünülemez.
Kıdem:
Ezeli
olmak. Evveli bulunmamak. Her işin başlangıcı her şeyin evveli vardır.
Fakat bu durum Allah için geçerli değildir. Çünkü onun varlı ğı
vacibdir ve kendindendir.
Beka:
Allah’u
Teâla bakidir. Her var olan şeyin sonu vardır, yalnız Allah’ın varlığının
sonu yoktur. Kıdem’i sabit olan her şeyin bekası vacibdir. Varlığının
başlangıcı olmadığı gibi nihayeti de yoktur.
Vahdaniyyet:
Allah’ın
bir olması demektir. Tektir eşi ve benzeri yoktur. Allah bir dir doğmamış
ve doğurulmamıştır. Eşi, ortağı, benzeri yoktur. Akıl ile düşünen
insan bunu bilir ve anlar.
Allah’ın
birliğiyle beraber rızık verenin o olduğuna, öldürenin ve dirilteninde o
olduğuna inanmak lazımdır. Ondan başkasına tapınmak, ilah tutup boyun eğmek
küfürdür.
Muhalefetün
lil havadis:
Allah’u
Teâla gördüklerimizden, hatırımıza gelecek şeylerden ne zatı nede sıfatları
bakımından hiç birine benzemez.
O,
herşeyden başkadır. Bizim hatırımıza gelecek olan şeyler mümkündür,
sonradan yaratılmış tır yok olmaya mahkumdur. Bundan dolayı zatı ve sıfatları
bakımından hiç bir şeye benzememek Allah’ın zati sıfatlarındandır.
Kıyam
bi nefsihi:
Allah’ın
varlığı kendindendir. Varlığı için baş ka bir şeye muhtaç değildir.
Zamandan, mekandan, yönden beridir. Ne zamana ne de bir yardım cıya muhtaç
değildir bilakis alemde ki her şey ona muhtaçtır.
Hayat:
Diri
olmak. Allah ebedi bir hayat ile diridir. O Yegane ölmeyen diridir.
İlim:
Allah
her şeyi bilir. O, olmuşu, olanı, olacağı her şeyiyle bilir. Onun için
hiç bir şey gizli kalmaz. Onun ilmi bütün alemi kuşatmıştır.
Semi:
İşitmek.
Allah her şeyi işitir. Ona uzaklık engel değildir. O uzak bir yerde yürüyen
karınca nın ayak sesini, bitkilerin zikrini dahi işitir.
Basar:
Görmek.
Allah herşeyi görür. Karanlık ona tesir etmez.
İrade:
Dilemek.
Allah diler, dilediğini yapar ona kimse karışamaz niye böyle yapmış
neden böyle yaratmış diye soramaz. Dünyada olan herşey onun dilemesi ile
olmuştur. O dilemese bir yaprak bile kıpırdamaz.
Kudret:
Gücü
yetmek. Güç Allah’ındır. Onun sonsuz gücü herşeye yeter. Onun gücünün
en büyük örneği, yerleri, gökleri, dağları, taşları yoktan var
etmesidir.
Söylemek.
Onun sözü Kur’anı Kerimdir.
Tekvin:
Yaratmak
demektir. Onun ol demesiyle her şey olur. Kainatta her şeyi yaratan odur.
Tekvin
sıfatının kolları:
İhya:
Diriltmek.
Allah dileğini anında diriltir.
İmate:
Öldürmek.
Allah dilediği an dilediğini öldürürür.
Tahlik:
Yaratmak.
Allahın ol demesi ile her şey anın oluverir.
Terzık:
Rızıklandırmak.
Rızkı veren ancak Allah’dır.
Melekler
nurani varlıklar olup tamamen Allah’ın emri üzere harekat ederler. Onlar
yemezler, içmezler, evlenmezler, günah işlemezler.
Melekler
var olup görünmeyen varlıklardır. İnsan aklını, ruhunu, havayı, rüzgarı
göremediği gibi melekleri de göremez.
Her
meleğin kendine ait işi vardır. Bazısı daima Allah’ı zikr ederler. Bazıları
insanları tehlike lerden korur, dar zamanlarında müminlere yardım ederler.
Meleklerin
büyükleri denilen dört büyük melek vardır bunlar görevleriyle birlikte
şunlardır.
Cebrail:
Meleklerin
en büyüğüdür. Görevi ise Allah ile Peygamberleri arasında elçilik
yapmaktır. Kur’anı Kerimi Peygamberimize o getirmiştir.
Mikail:
Tabiatla ilgilenir. Yağmurların yağması, rüzgarın esmesi, ekinlerin
bitmesi ile görevlidir.
İsrafil:
Sura üfürmekle vazifelidir. Üfürdüğü an dünya hayatı bitecek ahiret
hayatı başlayacaktır.
Azrail:
Ömrü sona erenlerin canını almakla vazifelidir.
Bu
meleklerden başka birde Kiramen Katibin dediğimiz iki melek daha vardır ki
bunlardan biri sağ yanımızda bir diğeri ise sol yanımızda bulunur ve sağ
taraftaki işlediğimiz iyi amelleri sol taraftaki de işlediğimiz kötü işleri
yazar. Bu yazılan deftere amel defteri adı verilir.
Münker
ve Nekir adında iki melek daha vardır ki bunlar kabirde insanlara
soru sormakla görevlidir.
Kitablar
Peygamberlere vahiy yoluyla gelir.
Vahiy:
Sözlükte kelam, ilham, bir şeyi harf harf bildirmek manalarına gelir.
Şeriatta
ise;
Allah, dilediği hükümleri Peygamberine vahiy, rüya, ilham veya melek vasıtasıyla
bildirmesidir.
Kitablar
ilahi emirleri, yasakları bildirir. İnsanlara Cennet yolunu gösterir ve
onları kötülükten men eder. Adem Aleyhisselam’dan Peygambe rimiz (Sallallahu
aleyhi vesellem)e kadar gelen bütün peygamberlere gönderilen kitablara
inanmak iman etmenin şartlarındandır. Bu kitabların dördü büyük kitab
yüzü ise suhuftur. Toplam 104 tanedir.
Tevrat:
Musa Aleyhisselam’a
Zebur:
Davud Aleyhissealm’a
İncil:
İsa Aleyhisselam’a
Kuranı
Kerim:
Reygamberimiz Muhammed (Sallallahu aleyhi vesellem) e indirilmiştir. Bunlar dört
büyük kitabtır. Suhuf olanlar ise:
10
sahife Adem Aleyhisselam’a
50
sahife Şit Aleyhisselam’a
30
sahife İdris Aleyhisselam’a
10
sahifede İbrahim Aleyhisselam’a gönderilmiştir.
Kuranı
Kerim, 160 yılında, Ramazan ayında, pazartesi gecesi, Hira dağındaki,
Hira isimli mağarada nazil olmaya başlamıştır.
İlk
inen ayetler, Alak süresinin ilk beş ayetidir. Kura’nın en son inen ayeti
ise Bakara süresinin 281. Ayetidir.
Kur’an
zulmet içinde boğulan insanlığa birlik ve beraberliği getirmiş, gönülleri
huzura, vicdanları rahata kavuşturmuştur. İnsanlara şeref kazan dırmış,
mutlu bir hayat yaşamayı öğretmiştir.
Hükümleri
her asırda geçerlidir. Onun bir har fini bile hiç kimsenin
değiştirmeye gücü yetmeyecektir. O öyle muazzam bir kitabtır ki
kendinden önceki kitabları içine alıp insanlığa saadet yollarını açmıştır.
Kuranı
Kerimin, değişmeyecek tek kitab olması, kıyamete kadar geçerli olan son
kitab olma sı, bütün alemlere gönderilmiş olması onun başlı ca özelliklerindendir.
Kuran
parça parça indirilmiş ve o şekil ezber lenmiştir. Peygamberimizin vefatından
sonra halife olan Hazreti Ebu Bekir’in emriyle Zeyd bin Sabit onu bir araya
getirmiştir.
Kuran
çok şerefli bir kitabdır. O’na hürmet etmek, sevgi ve saygı göstermek
her müslümana borçtur. O kendisine hürmet edene, emirlerini tutana yarın
ahirette şefaatçi olacaktır.
Peygamberler,
Allah tarafından seçilen temiz, dürüst, asil ve zeki insanlardır.
Onlar,
Allah’tan aldıkları emirleri hiç çekinmeden, usanmadan insanlara
bildirirler.
Peygamberler
olmasa insanlar nasıl ibadet edeceklerini bilemezler. Bu yüzden Allah onlara
kendi içlerinde peygamber göndermiş ve onları mucizelerle kuvvetlendirmiştir.
İlk
Peygamber, ilk insan olan Adem Aleyhisselam’dır. Son Peygamberde Muhammed (Sallallahu
aleyhi vesellem) dir.
Gönderilen
peygamberlerin sayısı belli değildir fakat Kuran’da 28 peygamber zikr
edilmiştir. Bunlar şunlardır:
Adem
Aleyhisselam, İdris Aleyhisselam, Nuh Aleyhisselam, Hud
Aleyhisselam, Salih Aleyhisselam,
Lut Aleyhisselam, İbrahim Aleyhisselam, İsmail
Aleyhisselam, İshak Aleyhisselam, Yakup Aleyhisselam, Yusuf Aleyhisselam,
Şuayb Aleyhis selam, Musa Aleyhisselam, Harun
Aleyhisselam, Davud Aleyhisselam, Süleyman Aleyhisselam, İlyas
Aleyhisselam, Elyesa Aleyhisselam, Zekeriy ya Aleyhisselam, Yahya
Aleyhisselam, İsa Aleyhis selam, Muhammed Sallallahu aleyhi
vesellem.
Diğer
üç isim ki bunlar Üzeyr, Lokman, Zülkarneyn’dir. Fakat bunların
peygambermi velimi oldukları belli değildir.
Peygamberler
bizim gibi insanlardır. Onlarda her beşer gibi yer, içer, uyur, acıkır,
susar.
Peygamberler
güzel ahlak sahibi olan, temiz kalbli, kötülük düşünmeyen kişilerdir.
Onlar son derece temiz ve asil bir soydan gelirler.
Allah
gönderdiği peygamberlerine birde muci ze vermiştir ki bu mücizeler o
Peygamberin peygamber olduğunun isbatı içindir.
Veli
kullarında gösterdikleri olağanüstü şeylerede keramet denir.
Peygamberimizin
mücizelerinden en büyüğü Kur’anı Kerim’dir. Devamla; Miraç (göğe
yükselme) mücizesi, ayı eli ile ikiye yarma olayı ve geçmişten ve
gelecekten verdiği her haber. Bunlar peygamberimizin mücizelerinden bir kaçıdır.
Bizim
Peygamberimizin diğer peygamberlerden özelliği:
Peygamberimizin
İnsanlara ve cinlere gönderilmesi, yeryüzünün kendisine mescid kılınması,
savaşta düşman tarafından bırakılan ganimet adı verilen malın
peygamberimize helal olması, gönderilen peygamberlerin en sonuncusu olması,
ağaçların ve yaşların kendisine selam vermesi ve daha nice şeyler onun
özel olmasıdır.
Ahiret
günü; bu dünya hayatının bitip her can lının yaptıklarından hesab
vermek için tekrar diriltileceği gündür. O günde ameller tartılacak, sırat
köprüsü kurulacak, amel defterleri verilecek, iyilik yapan mükafatlandırılacak,
kötülük ya panda cezasını bulacaktır. Bu durumda iyiler cennette, kötüler
cehenneme girecektir.
Ahiret
gününü inkar eden iman şartlarından birini inkar ettiği için kafir
olur.
Allah’ın
ezelden ebede kadar, olmuş ve olacak olan şeylerin hepsini takdir etmesine
kader denir.
Kaza
ise, Allah tarafından ezelde bilinen ve takdir edilen şeylerin zamanı
gelince ezeldekine uygun olarak gerçekleşmesine denir.
İmanın
şartları âmentü ibaresinde toplanmıştır.
Amentü
şudur.
اَمَنْتُ
بِاللهِ
وَمَلَئِكَتِهِ
وَكُتُبِهِ
وَرَسُلِهِ
وَالْيَوْمِ
اْلاَخِرِ
وَبِالْقَدَرِ
خَيْرِهِ
وَشَرِّهِ
مِنَ اللهِ
تَعَالَى
وَالْبَعْثُ
بَعْدَ
الْمَوْتْ
حَقٌّ
اَشْهَدُ
اَنْ لاَ
اِلَهَ الاَّ
للهْ
وَاَشْهَدُ
اَنَّ
مُحَمَّدٌ
عَبْدُهُ
وَرَسُلُهْ
Manası:
Ben
Allahu Teâla’ya, Meleklerine, Kitabları-na, Peygamberlerine, Ahiret gününe,
Kadere; yani iyilik ve kötülüğün, Allahın yaratması ile oldu ğunu
inandım.
Öldükten
sonra dirilmek haktır ben şahidlik ederim ki Allah’tan başka ilah yoktur
ve yine şahitlik ederimki Hazreti Muhammed onun kulu ve Peygamberidir.
İbadet
nedir?
İbadet,
Allah’ın emirlerini yerine getimek ve yasaklarından kaçınmaktır.
İbadet
beden ile yapılırki bunlar, namaz kılmak, oruç tutmaktır. Mal ile yapılan
ibadetler ise zekat vermek ve kurban kesmektir. Hem mal hemde beden ile yapılan
ibadetler vardır. Hac’da böyle bir ibadettir.
Yapılan
ibadetler yalnız Allah içindir. Allah rızası gözetilmeyen bir ibadetten
hiç bir sevab ha sıl olmaz. İbadetler ruhumuzun gıdasıdır.
İslam,
itaat ve teslimiyet demektir. Muhammed (Sallallahu Aleyhi vesellem) in
Allah’ın emriy le insanlara bildirdiği dine İslam dini denir. Bu dinin
mensubunada Müslüman denir.
İslam
dininin beş şartı vardır.
Kelime-i
şehadet getirmek.
Namaz
kılmak.
Oruç
tutmak.
Zekat
vermek.
Hacca
gitmek.
Diniyle
mükellef olan insanın öncelikle akıllı olması, müslüman olması ve
baliğ olması gerekir.
Mükellefle
ilgili hükümler
Farz
Dinimizce
yapılması gereken ve kesinlikle emr edilen şeye Farz denir. Farzın işlenmesine
sevap, terkinde ise azab vardır. Farzı inkar eden dinden çıkar. Farz ikiye
ayrılır.
Her
mükellefin kendi yapması gereken farz demektir. 5 vakit namaz gibi.
Farzı
kifaye: bazı mükelleflerin yapması ile, diğerlerinden düşen, yapmak
mecburiyeti kalkan farzlardır. Cenaze namazı kılmak gibi.
Vacib
Farz
kadar kesin olmayıp, kuvvetli bir delil ile yapılması emr edilen şeye
vacib denir. Vacibi yapan sevab kazanır. İnkar eden ise günahkar olur.
Sünnet
Farz
ve vacibden başka, Peygamberimiz’in yaptığı şeye sünnet denir.
Müstehab
Şevilmiş
şey demektir. Peygamberimiz’in bazen yapıp bazen terk ettiği şeye denir.
Mubah
Yapmak
ve yapmamakta serbest olunan şeye denir.
Haram
Dinimizde
yapılması kesin olarak yasaklanan şeye denir. Haramı işleyen azaba uğrar,
inkar eden dinden çıkar, haramı terk eden sevab kazanır.
Mekruh
Yapılması
çirkin görülmüş şeylerdir.
Başlanmış
olan ibadeti bozan şeye denir. Namazda gülmek ve oruçlu iken yemek ve içmek
gi bi.
TAHARET
Lügatta
temizlik manalarına gelir.
Şeriatta
ise; Hadesden ve pislikten bedeni temizlemektir. İslam dini temizliğe çok
önem ve rir. Her ibadete önce temizlikten başlanır.
Temizlik
yani taharet iki çeşittir
Hükmi
taharet:
Abdestsizliği ve cünüblüğü gidermektir. Buna hadesten taharet denir.
Abdest, gusül, teyemmüm gibi.
Hakiki
taharet:
Kirli ve pis şeyleri yıkayıp gidermek. Buna da necasetten taharet denir.
Abdest:
Temizlik, paklık demektir.
Şeriatta
ise:
yüzü, kollarla beraber iki eli ve topuklarla birlikte iki ayakları yıkamak,
başı mesh etmektir.
Abdestin
farzları dörttür.
Yüzü
bir kere yıkamak.
Kolları,
dirseklerle beraber bir kere yıkamak.
Başın
dörtte birini mesh etmek.
Ayakları,
topuklarla beraber bir kere yıka mak.
Bu
farzlardan birisi eksik olursa, abdest sahih değildir.
Abdest
alırken niyet etmek, eûzü ile başlamak, elleri bileklere kadar yıkamak, ağıza
ve bur na üç kere su vermek abdestin sünnetlerindendir.
Kıbleye
yönelerek yüksek bir yerde abdest almak, başkasından yardım istememek, dünya
kela mı konuşmamak, her azasını yıkarken Bismillah demek, abdestin
edeblerindendir.
Abdestin
mekruhları ise:
Abdest
suyunu israf etmek, suyu yüzüne çarp mak, konuşmak, ihtiyacı olmadığı
halde başka sından yardım istemektir.
Vücudun
her hangi bir yerinden kan, irin ve su çıkması, ağız dolusu kusmak,
yellenmek, bu gibi durumlarda abdest bozulur.
Abdesti
olmayanlar, namaz kılamazlar, kurana el süremezler, tilavet secdesi
yapamazlar.
GUSÜL
Bedenin
tamamını yıkamak demektir. Guslün farzı üçtür.
Mazmaza:
Ağıza bolca su verip çalkalamak.
İstinşak:
Burna su verip genize kadar çekmek.
Bütün
bedeni iğne tepesi kadar kuru yer bırak maksızın yıkamak.
Niyet
etmek, elleri yıkamaya başlarken besmele çekmek, kıbleye yönelmek,
uzuvları ovalamak, kimsenin görmeyeceği yerde yıkamak, konuşmamak guslün
sünnetlerindendir.
Cünüblük
hali (cima etmek gibi), ihtilam olmak, hayız halinin bitmesi, nifas halinin
sona ermesi bu durumlarda gusül gereklidir. Bu halde olanlar gusül yapmadıkça,
namaz kılamazlar, ku ran okuyamazlar el dahi süremezler, kabe’yi tavaf
edemezler.
TEYEMMÜM
Niyet
ederek, temiz toprak ve toprak cinsin den olan bir şeye, ellerini vurup yüzüün
ve kolla rını mesh etmeye denir.
Gusül
alması gereken kişi su bulamadığında teyemmüm etmesi de gusül yerine geçer.
Teyemmümün
farzı ikidir.
Niyet
etmek, elleri temiz bir toprağa veya toprak cinsinden bir şeye iki defa
vurup birinci vuruşta yüzü, ikinci vuruşta kolları mesh etmektir.
Besmele
çekmek, sırayı gözetlemek, toprağa vurunca elleri evvela ileri sürmek ve
sonra geri çekmek, parmakları açık bulundurmak teyemmü mün sünnetlerindendir.
Teyemmüm
şöyle yapılır:
Kollar
sıvanır ve ne için teyemmüm edilecek se ona niyet edilir. Parmaklar açık
olarak eller te miz bir toprağa yada toprak cinsinden olan herhangi bir şeye
bir kere vurulur. Eller tozlanmış is yan yana getirilerek birbirine yavaşca
vurulup tozlar silkelenir.
Eller
tekrar toprağa vurulup sol elin içi ile dir sekle beraber sağ kol, sağ
elin içiylede dirsekle beraber sol kol sığanır.
Ancak
teyemmüm abdest veya gusül alacak kadar temiz su bulunmazsa, su olduğu
halde kullanılması mümkün değilse, yara olan bedene su kullanmak zararlı
ise bu durumlarda yapılır.
Namaz
islam dininin beş temelinden ve en gözdelerindendir. İslam dini namaz üzerine
bina edilmiştir. O yüzden kişinin namazı sakat olursa dinide o derece
sakat olur.
Namazı
Allahu Teala Mirac gecesi Peygamberimize (Aleyhisselam) teselli olarak lutf
etmiştir. Peygamberimiz (Aleyhisselam) namaz kıldığında
o huzuru bulmuş ve onun içinde Namaz ‘Müminin Miracı’dır’
buyurmuştur.
Namaz
müminin alametidir. Namaz ancak Allah rızası için, verdiği sayısız rızıklara
şükür için kılınır.
Namazlar
üç çeşittir:
Farz
namazlar:
Beş vakit farz namazı ile, cuma ve cenaze namazıdır.
Vacib
namazlar: Vitir
namazı, Ramazan bay ramı namazı, Kurban bayramı namazı.
Nafile
namazlar:
Farz
ve vacib den başka kılınan namazlara nafile namaz denir.
Namazın
farzı on ikidir:
Bunların
altısı namazın dışından altısıda namazın içindendir. Namazın sahih
olabilmesi için şu şartların olması gerekir. Dışındakiler yani namaza
başlamadan önceki şartlar:
Hadesten
taharet:
Manevi
kiri gidermek için, abdest almak, gerekli hallerde, gusül yapmaktır.
Necasetten
taharet:
Bedende
veye elbisede veya namaz kılacağı mekanda olan pislikleri gidermektir.
Setri
avret:
Vucüdunda
örtmesi gereken yerleri örtmesi-dir. Bu örtülmesi gereken yerler,
erkeklerin göbek ile diz kapağı arasının (diz kapağı da dahil) örtmesidir.
Kadınların ise bütün vucudunu ört-mesi gerekir.
İstikbali
kıble:
Kıble’ye
yönelme. Namaz kılacak kişinin kabe’ye doğru yönelmesidir.
Vakit:
Namazları
vakti girince kılmaktır. Aksi takdirde sahih olmaz.
Niyet:
Hangi
namazı kılacağını bilmek ve ona niyet etmek.
Namazın
içindekiler:
İftitah
tekbiri:
Namaza
başlarken Allahu Ekber demek.
Kıyam:
Namazda
ayakta durmak.
Kıraat:
Namazda,
ayakta iken, biraz kuran okumak demektir.
Rukû:
Namazda,
ellerin diz kapağına erişecek kadar eğilmesi demektir.
Sücud:
Ayaklar,
dizler ve ellerle beraber alnı ve burnu yere koymak demektir.
Ettehiyyâtü
okuyacak kadar namazın sonunda oturmak.
Tüm
bu saydıklarımız namazın farzlarıdır.
Namazın
vacibleri
Allahu
Ekber diyerek başlamak, fatihayı tama mıyla okumak, farz namazların iki
rekatın da fatihadan sonra bir küçük sure veya üç kısa yada bir uzun
ayet okumak, fatihayı sureden önce okumak, secdede burnunu alnı ile beraber
yere koymak, iki secdeyi birbiri ardınca yapmak, kıyamda iken dosdoğru
durmak, rükuda iken dümdüz durmak, rükudan kalkınca beli iyice doğrultmak
ve ‘Sübhanellah’ diyecek kadar öyle ce durmak, secdeden kalktığında
iki secde arasın da ‘Sübhanellah’ diyecek kadar oturmak, üç ve dört
rekatlı namazlarda ikinci rekattan sonra oturmak, ikinci rekattan sonra veya
selam vereceği vakit oturduğunda Ettehiyyatü’yü okumak imama uyan
kimsenin susması, vitir namazında kunut dualarını okumak, namazın sonunda
selam vermek, namazda yanılırsa sehiv secdesi yap mak, namazda secde ayeti
okursa secde etmek.
Namazın
sünnetleri:
Namaza
başlarken alınan tekbirde el kaldırmak.
İmama
uyan kimsenin iftitah tekbiri, imamın iftitah tekbirinden sonraya kalması ve
imamın tekbirine yakın olması.
İftitah
tekbiri alır almaz el bağlamak.
Sübhaneke
okumak.
(Tek
kılan) ilk rekatta sübhaneke okuduktan sonra Eüzü Besmele çekmek.
(Tek
kılan) diğer rekatlarda Fatihadan evvel yalnız besmele çekmek.
Sübhaneke
ve Eüzü Besmeleyi içinden okumak.
Fatiha’nın
sonunda, okuyan ve işiten içinden Amin demek.
Rüküya
eğilirken Allahu Ekber demek.
Rüküda
üç kere Sübhane Rabbiyel Azim demek.
Rükudan
kalkarken Semiallahu limen hamideh demek.
Kıyamda
iken iki ayak arası açık olmak.
Rükuda
elleriyle dizlerini tutmak.
Secdeye
varırken evvela dizlerini, sonra elleri ni, daha sonra yüzünü yere koymak.
Namazı
şu şeyler bozar:
Konuşmak,
bir şey yemek veya içmek, kendi işiteceği sesle gülmek, selam vermek ve
almak, bir şeye üflemek, cevap maksadıyla ayet oku -mak, dünya kelamı
(ah, of, vah, öf) söylemek, teyemmümlü olan kişinin suyu görmesi tüm
bun lar olursa, namaz bozulur.
Namazda,
bedeni ve elbisesiyle oynamak, parmakları çıtlatmak, esnemek, gerinmek, başka
sının yanına çıkılmayacak elbiseyle namaza durmak, secdeye varırken
elbisesini kaldırmak, okumayı rükuda tamamlamak, bile bile ayet atlamak, gözlerini
yummak, secdede özürsüz olduğu halde burnunu yere koymamak, ön saf boşken
arka safta durmak, kıble tarafında canlı resmi bulunmak, namazda etrafı gözetlemek,
yanan ateşe karşı durmak, herhangi bir şeye dayanarak namaz kılmak, insan
yüzüne karşı namaza durmak, bu saydıklarımız namazın mekruhlarındandır.
Sabah
namazının kılınış şekli
Niyet
ettim Allah rızası için sabah namazının sünnetini kılmaya diyerek
kalbten niyet edilir.
Allahu
Ekber diyerek tekbir alınır. Sübhaneke okunur, Eüzü Besmele çekilir ardında
fatiha ve bir miktar kuran okunur.
Rukuya
varılır. Üç kere sübhane Rabbiyel Azim denir, doğrulur. Bu doğruluşta
Semiallahu limen hamideh denir. Sonra Allahu ekber diyerek secdeye inilir,
üç kere Sübhane Rabbiel âlâ diyerek oturur bu hareket iki kez tekrarlanır.
İkinci
rekata kalkılır bu rekatta aynen ilki gibi kılınır. Yalnız son oturuşta
Ettehiyyetu ve salli barik duaları okunur, önce sağa sonra sola selam
verilir.
Farzların
iki rekat olanlarıda böyle kılınır. Dört rekatlı olan razlarda ilk
oturuşta sadece ettehiyyatü okunarak tekbir alınır ve ayağa kalkı lır.
Bu üçüncü rekatta besmele ile fatiha okunur ve aynı şekilde ruku ve
secdeler yapıldıktan sonra tekbir alınarak dördüncü rekata kalkılır.
Aynı hal üzere bu rekatta tamamlandıktan sonra oturulur ve ettehiyyatü,
salli barik duaları okunarak se lam verilir.
İslamın
beş temelinden biride Ramazan ayında oruç tutmaktır.
Oruç:
Niyetlenip tan yeri ağarmaya başladığı zamandan, ta güneş batıncaya
kadar yememek, içmemek, cinsi münasebette bulunmamak demektir.
Oruç,
müslümana, akıl baliğ olana farzdır.
Altı
çeşit oruç vardır.
Farz
olan oruç;
Ramazan ayında tutulan oruç.
Vacib
olan:
Adak oruçları ve bozulan nafile oruçlarını kaza etmek.
Sünnet
olan oruçlar:
Muharrem ayının dokuz ve onuncu veya on ile on birinci günleri oruç
tutmak.
Müstehab
olan oruç:
Pazartesi perşembe günleri ile, şevval ayının ilk altı günü oruç
tutmak müstehabtır.
Mekruh
oruçlar:
Yalnız cuma ile cumartesi günü ile muharremin onuncu günü tutulan oruç.
Haram
olan oruçlar:
Ramazan bayramının birinci günü ile kurban bayramının dört günü oruç
tutmak haramdır.
Oruçlu
olduğunu bilerke yemek yemek, cinsi ilişkide bulunmak, sigara içmek oruçu
bozar ve keffaret gerektirir.
Keffaret:
bozulan bir günlük Ramazan orucu yerine altmış gün oruç tutmak.
Kaza:
bozulan oruçun yerine gününe gün oruç tutmak.
Unutarak
yemek yemek, ağızdan gelen balgamı yutmak, boğazına toz girmek, dişleri
arasında sahurdan kalan nohut tanesinden küçük olan şeyi yutmak, kendi
elinde olmadan kusmak, kan aldır mak, sürme çekmek bunlar oruçu bozmaz.
Orucu
bozan ve kaza gerektiren şeyler:
Çiğ
olsa bile pirinç yemek, yemek yemesi adet olmayan bir şeyi yutmak, çok
fazla tuz yemek, taş, demir, toprak yutmak, burnuna ilaç çek mek, kulağın
içine su damlatmak, unutarak yedikten sonra orucu bozuldu sanıp yemek,
bunlar veya buna benzer şeyler oruçu bozar ve kaza gerektirir.
Zekat,
sözlükte temizlik ve bereket manalarına gelir.
Şeriatta
ise:
Nisab miktarı mala ve paraya sa hib olan müslümanın malının kırkta
birini muhtaçlara vermesi demektir.
Zekat
vermek zengin müslümanlara farzdır.
Zekatı,
müslüman olan, hür olan, akıllı olan, ergenlik çağına gelmiş olan,
zengin olan kişiler, müslüman fakirlere, işçilere, yolda kalmış
yolculara, memleketinden uzak gurbette parasız kalan kişilere verir.
Zekat,
anaya, babaya, büyük ana ve büyük babalara, oğluna, oğlunun çoçuklarına,
kızına ve kızının çocuklarına, zenginlere, müslüman olmayanlara
verilmez.
Haccın
lügattaki tarifi ziyaret etmek demektir.
Şeriatta
ki tarifi ise; Kabe’yi ve diğer mukaddes mekanları belirli bir zaman içinde
ziyeret etmektir. Hac, hem mal hem de beden yönünden güçü olan ve zengin
olan kişiye ömründe bir defa olarak farzdır.
Haccın
üç farzı vardır bunlar:
İhram:
Helal
olan şeyi kendine haram etmek. Niyet ederek telbiye okur, iki rekat namaz kılar.
Bundan sonra hacılara mahsus olan dikişsiz elbiseye, sarıldıkları iki
havluya da İhram denir.
Arafatta
vakfe:
Arafat
Mekke yakınında bulunan dağın adıdır. Hac zamanı bu dağda arefe günü
zeval vaktinden bayramın birinci günü fecrin doğuşuna ka dar olan zaman içinde
bir an durmak farzdır.
Kabe’yi
tavaf:
Kabe’yi
ziyeret etmek farzdır. Kabenin etrafında yedi kere dönmekle bir tavaf yapılmış
olur.
Farz,
vacib, nafile olmak üzere üç çeşit hac vardır.
Farz
olan;
mükellef olanların ömründe bir ke re hacca gitmeleri.
Vacib
olan;
Adanan veya başlamışken bozulan haccın yerine getirilmesi.
Nafile
olan;
Hac ise, tekrar olarak yapılan hacdır.
Safa
ile Merve arasında say etmek, müzdelifede durmak, şeytan taşlamak, saçları
tıraş etmek veya kısaltmak, veda tavafı yapmak, haccın vaciblerindendir.
Ahlak
insanda olması gereken bir takım güzel huylardır.
Ahlak
terbiye yoluyla, islam eğitimi ile kazanılır.
Güler
yüzlü olmak, temiz olmak, merhametli olmak, tevazulu olmak, affetmek,
susmak, doğru konuşmak, sabr etmek, güzel ahlaktan bazılarıdır.
Ahlaki
vazifelerimizin ilki Allah’a karşı olanı dır. Allah’ın ismini hürmetle
anmak, onun sevgisini kalbe yerleştirmek, ona isteyerek ibadet etmek ahlaki
vazifelerimizdendir.
Sonra
Peygamberimize karşı olan ahlak vazifemizdir. 0 hürmete en layık olandır.
Onun getirdiklerini kabul etmek, ona hürmet etmek, adı anıldığı vakit (Sallallahu
aleyhi vesellem) demek, o ne söylemişse tereddütsüz kabul etmek ahlaki
vazifelerimizdendir.
Sonra
kitabımız olan Kur’anı Kerime karşı hürmet etmek, o okununca sessizce
dinlemek, onda emr edileni yapıp nehy edilenden uzaklaşmak ahlaki
vazifelerimizdendir.
Bedenin
ve ruhun terbiyesi
İslamda
beden terbiyesinin yeri çok önemlidir. İnsanın dünya ve ahiret işlerini
tam olarak yapabilmesi için önce sağlığına ve sıhhatine dikkat etmesi
gerekir.
Yemesine
içmesine, uykusuna, dış görünümü ne, temizliğine, hastalanınca
tedavisine dikkat et mek her insanın görevidir.
Ruh
Allah’tan gelmiştir ve yine Allah’a döne cektir. İnsanı meleklerden
daha üstün yapan hayvanlardan daha aşağı kılan, insanı iyi ya da kötü
yapan hep ruhtur. Bunun için ruhun sağlığı ve terbiyesi çok önemlidir.
Ruhun
sağlığı kuvvetli imanla, ibadetle beslenmesiyle, kötü huylardan arınmasıyla,
takva yolunda yürümesiyle gerçekleşir.
Ruh
hastalıkların en felaketi kötü huylar ve dünya sevgisidir. İnsanın kötü
ahlaklardan korun ması, dünya sevgisinden arınması, zikirle meşgul olması,
ruhi hastalıkları def eder.
Aile
her insanın mensup olduğu ufak topluluktur. Aile’yi karı, koca, ana,
baba, çocuklar ve akrabalar teşkil eder.
Bütün
güzelliklerin kaynağı ailedir. İnsan büyüklerini saymayı, küçüklerini
sevmeyi, bütün insanlarla iyi geçinmeyi, Allah’ına ve peygamberine karşı
olan vazifesini ailesinden öğrenir. O bakımdan ailede verilen terbiyenin
tesiri çok büyüktür.
Çocukların
ana babalarına karşı vazifeleri
Anasına,
babasına sözü ile, malı ile iyilikte bulunmak, anaya, babaya öf bile
dememek, onla ra karşı kaba ve sert söz kullanmamak, çağırdıkları
vakit hemen gelmek, yanlarında yüksek sesle konuşmamak,
çocukların ana babalarına karşı vazifeleridir.
Karı
kocanın birbirlerine karşı görevleri
Her
şeyden önce aralarında samimi bir sevgi ve saygı olmalıdır.
Evlenmiş
olan bir erkek evine karşı olan vazi felerini bilmeli, yuvasının sağlamlaştırmak
için çalışmalıdır.
Erkek
evin dış işlerini düşünmeli ve
her türlü ihtiyaçları karşılamalıdır.
Erkeğin
karısına din konusunda bir eksiği var sa öğretmesidir.
Koca,
karısına karşı daima nazik ve yumuşak muamelede bulunmalıdır.
Kadın,
kocasına sevgi ve saygıyla bağlanmalı, ev idaresine ve çocukların
terbiyesine dikkat etmelidir.
Kadın
kocasının kazandıklarını israf etmemelidir. Kocasına itaat eden müslüman
kadının gide ceği yer cennettir.
Kocasının
istemediği kişileri eve almamalıdır.
İzinsiz
ve lüzumsuz şekilde evden dışarı çıkmamalıdır.
Akrabalar
ailemizini bir parçasıdır. Onlara karşı yapılıcak görevlerimiz şunlardır:
Onlara
sevgi ve saygı göndermek, yardıma muhtaç olanlara yardım etmek, onları
unutmamak, hallerini ve hatırlarını sormak vazifemizdir.
Komşu
Hakkı
Komşular
akrabalardan sonra bize en yakın olan kişilerdir. Dinimiz bize komşularımızla
iyi geçinmeyi, gerek elimizle gerekse dilimizle onları incitmemeyi emr etmiştir.
Komşusunu inci -tenler, onların dertleriyle ilgilenmeyenler, hasta olduklarında
arayıp sormayanlar gerçek mümin sayılmazlar.
İslam
Ahlakıyla ahlaklanmış bir müslümanın sıfatları
1-
Allah’ın birliğine, onun meleklerine, peygamberlerine ve onlara vermiş
olduğu kitablara, ahiret gününe, öldükten sonra dirilmeye, kaza ve kadere
inanmak dil ile ikrar kalbi ile tasdik etmek.
2-
Hazreti Muhammed’in (Sallallahu aleyhi ve sellem) gösterdiği şekilde
namaz kılmak, oruç tutmak, hacca gitmek, zekat vermek, yetimlere ve
fakirlere yardım etmek.
3-
Herhâlukerda Allah’a güvenmek, ve ondan asla ümidi kesmemek.
4-
Anaya babaya itaat etmek.
5-
Emanete hiyanetlik etmemek
6-
Verdiği sözde durmak.
7-
Temiz olmak.
8-
Dinen yasak olan şeylerden kaçınmak.
9-
Yalan söylememek, yalan yere yemin etme mek.
10-
Kibrilenmemek, kimeye karşı büyüklenmemek.
11-
Allah için sevmek ve Allah için buğz etmek.
12-
En büyük gayesi hakiki bir müslüman olmaya çalışmak ve insanlara güzel
örnek olmak.